sayfamı beğen ;)

15 Nisan 2012 Pazar

prof.dr ibrahim adnan saraçoğludan dut kurusunun faydaları

facebook sayfam www.https://facebook.com/peratasarim begen butonuna basarak sayfami begenebilirsiniz seviniriz



Değerli okuyucu, Safranbolu'nun meşhur Ekşikara dutu, eşi benzeri olmayan bir nimettir. Ne acıdır ki, bu ağaçlarımız yok olmak üzredir.
Taze beyaz dut ile beyaz dut kurusu arasında kimyasal yapısı bakımından şüphesiz önemli farklılıklar olacaktır. Yukarıda konuya girerken beyaz dutun dalından koparıldıktan kısa bir süre sonra tüketilmesinin çok daha faydalı olduğunu belirtmiştim. Çünkü beyaz dut toplandıktan birkaç saat sonra içeriğindeki bazı etkin kimyasal maddeler değişime uğruyor ve doğal antibiyotik gücünü önemli ölçüde yitiriyordu. Taze beyaz dut ile kurutulmuş beyaz dut arasında etki bakımından çok önemli farklılıklar vardır. Beyaz dut, kış ayları için yaz mevsiminin güneşi altında kurutulduğu zaman öylesine önemli bir değişikliğe uğruyor ki, egzamaya karşı adeta mucize etki gösteriyor.
Kanda iltihap
Anadolu’da beyaz dut ve yapraklarının bazı iltihaplı hastalıklara karşı kullanıldığı Osmanlı Döneminden beri bilinmektedir. Dutun yapraklarında kendine özgü doğal antibiyotik ve antiseptik özelliği olan etkin maddeler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını aşağıdaki tabloda vermiş bulunuyorum. Şeker hastalarının derilerinde kapanmakta geciken yaralarına karşı taze dut yaprağından hazırlanmış ve ılık olarak uygulanacak dut yaprağı çayının pansumanı iyi bir destekleyicidir.
Tablo: taze dut yaprağında bulunan bazı etkin maddeler:

dihidroksichromonaskorbik asit
albaninchlorojenik asit
asparajik asitsitrik asit
olinik asitguiakol

Eğer, kanda iltihap bulunmuş ise, aşağıda uygulama şeklini önermiş olduğum beyaz dut kurusu kürü, mükemmel bir destekleyicidir. Kanda yüksek olan CRP (chemical reactive protein) değerinin düşürülmesinde iyi bir yardımcıdır.
Egzama yaraları
Ellerinde egzaması olan ve yirmi-yirmibeş yıldır uygulamadığı tedavi kalmamış onlarca insan tanıdım. Bazıları öylesine zor durumdaydı ki, ellerinin sürekli çatladığından, kanadığından ve çektiği acıdan bahsediyordu. Ellerini iş yaparken kullanmak onlar için bir azap haline gelmiş… Özellikle ellerinde egzama yaraları olan bazı ev hanımlarının durumları o kadar kötüydü ki, ellerini suya değdiremez hale gelmişlerdi. Onlara beyaz dut kurusu kürünü önerdim. Uygulamaya başladıktan birkaç gün sonra egzama yaralarının kapandığını ve birkaç hafta sonra tamamen yok olduğunu ve ellerinin adeta pamuk olduğundan bahsediyorlardı. Ulusal televizyon kanalarında ilk defa açıkladığımda, programı izleyen onlarca bayandan birkaç hafta sonra telefon, e-mail ve faks aldım. Ve hala daha da almaya devam ediyorum. Birkaç kişi teşekkür etmek için ofisime kadar geldiler. Ellerini gösterdiklerinde, daha önceden egzama yaraları olduğuna inanmak mümkün değildi. Onların sevinci benim mutluluğumdur.
Değerli okuyucu, telefonla arayarak sevincini paylaşan bu insanlara buradan “Allah onlardan razı olsun” diyorum. Çünkü bana sizin için ne yapabiliriz hocam diye soruyorlar. Onlara cevabım hep aynıdır, “mademki çok sevinçlisiniz, lütfen sizde bir fakiri sevindiriniz”. Ben yaşamım boyunca hep böyle yapmışımdır. Ne zaman bir şeye sevinsem veya bir şeyi başarsam, aynı gün en hızlı bir şekilde bir fakiri, yetim fakir bir çocuğu, fakir dul bir kadını veya yaşlı fakir bir insanı sevindiririm. Zorda olanı sevindirmek, Allah’a borç vermektir. O, borcunu mutlaka ve en hızlı bir şekilde hikmetiyle geri ödeyendir. Yaptığınız veya yapacağınız bir iyiliği karşılık bekleme amacını güderek yapmayınız. Zorda olana yardım etmeyi vazife bilmek en doğrusudur. Allah’ın zorda olan kuluna yardım etmeyi şüphesiz ki Allah, bizden çok daha iyi bilir. Ancak, Allah “size verdiğim mallarınızın üzerinde haklar vardır” buyurmaktadır. İşte, Allah bizleri böyle imtihan ediyor. Zenginlik paylaşabilmektir. Paylaşmak berekettir.
Mikroplar sıcakta en hızlı bir şekilde çoğalırlar. Birkaç saat içerisinde sayılarını birkaç bin misline çıkarabilirler. Bu nedenle besinlerimizi buzdolabında koruma altına alırız. Soğukta mikropların üremesi yavaşlar. Yaz aylarında mikroplar, özellikle bakteriler hızlı bir şekilde sayılarını artırırlar. Yani, hızla çoğalırlar. Tabiatana, yaz mevsiminde her bölgede kendine özgü dengesi içerisinde mikroplara karşı etkili olan yöresel bitkiler ve bu bitkilerin meyvelerini veya da tohumlarını insanın hizmetine sunmaktadır. Bu alem, bitip tükenmez bir araştırma kaynağıdır.
Kür 1: Egzamaya karşı
Yarım litre kaynamakta olan suyun içerisine bir avuç dolusu beyaz dut kurusu atınız ve altı dakika hafif ateşte kaynatmaya devam ediniz. Altıncı dakikadan sonra ocaktan indiriniz, elinizi yakmayacak derecede sıcaklığa gelince egzamalı ellerinizi kabın içerisine koyunuz ve en az on dakika etki ettiriniz. Bir saat ellerinizi yıkamayınız. Bir saat sonra ellerinizi suyla durulayınız. Haftada üç kez bu uygulama tekrar edilir. Ellerinizi daldırdığınız kabın soğumamasına özen gösteriniz. Ellerinizi yakmayacak derecede (ılıktan sıcak) sıcak olmasına dikkat ediniz.
Eğer, egzamanız ayaklarınızda veya el bileklerinizde ise, kaşık veya kepçe yardımıyla egzamalı bölgenin üzerine on dakika boyunca dökünüz. Egzamalı bölgelerin üzerine dökerken, yakmayacak derecede ılıktan daha sıcak olmasına dikkat ediniz. Kabın ılımamasına dikkat ediniz. Gerekirse tekrar ısıtınız.
 Şeker hastalarının kan şekerini yükselteceğinden dolayı, beyaz dut kurusu kürünü uygulamamaları gerekir.

anne sütünü azaltan besinler

Galactofoge, emziren annelerin sütünü azaltan veya tamamen durmasına neden olan anlamına gelir. Bu nedenle emziren annelerin erken dönemde sütlerinin azlamasına neden olan bitkileri ayrı bir bölümde toplamayı uygun buldum. Bu bitkilerden en önemlilerini aşağıda belirtmiş bulunuyorum,

• Nane
• Maydanoz
• Nışasta unu
• Adaçayı
• Şeker kamışı
• Ararot
• Arpa ve arpa unundan yapılmış besinler
• Şalgam
• Mısır
• Salamurası yapılmış besinler
• Aşırı tuz tüketimi
• Turşusu yapılmış besinler
• Sirke ve limon suyunun fazlaca kullanılması

Adaçayı, memleketimizde fazlaca tüketilen bitkisel bir çaydır. Hamile bayanların ve emziren anne adaylarının kesin olarak uzak durması gereken bir bitkidir. Tüp bebek veya aşılama yöntemi uygulanacak olan bayanların adaçayından uzak durmaları gerekir. Söz adaçayından açılmışken, epilepsi hastalarının da kesin olarak uzak durması gereken bir bitkidir. Çocuk yapmaya karar vermiş olan eşler adaçayı tüketmemelidirler. Bu kural sadece kadınlar için değil, aynı zamanda erkekler için de geçerlidir. Adaçayı içme alışkanlığı olan erkeklerin sperm sayıları azalır. 

Adaçayının kurutulmuş sap ve yaprakları ortaçağda evlerin içerisinde yakılarak, tütsüsü yapılırdı (fumigate), bu adet halen daha Avrupa’nın birçok köyünde uygulanmaktadır. Adaçayının tütsü olarak kullanılmasının nedeni, evlerin odalarını dezenfekte etmek içindir. Lahana ve havuç yetiştirilen tarlalara adaçayı serpilerek, ürüne zarar veren bakteri ve böcekleri uzaklaştırmak amaçlı uzun yıllar kullanılmıştır. Bu sayede tarlalarda yetiştirilen lahana ve havuç, parazitlere karşı mükemmel bir şekilde korunma altına alınıyordu. Teknolojinin gelişmesiyle geliştirilen kimyasal zirai ilaçlar bu muhteşem doğal korunma yöntemlerini tarihe gömerek unutulmasına neden olmuştur. Buna benzer daha birçok yöntem ne yazık ki kaybolup gitmiştir. Doğal yaşam tarihi içerisinde insan, öylesine güçlü yöntemler ve teknikler geliştirmiş ki, günümüzün modern ziraatçiliğinin başaramadığı bazı sorunlar, geçmiş tarihte kolayca ve doğal olarak çözülüyordu. Ne acıdır ki, bu yöntemler unutulmuş ve birçoğu da kayıp olup gitmiştir.




Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız.(prof.dr.ibrahim adnan saraçoğlu)

anne sütünü arttıran besinler


Hamile bayanların, bebeklerini emziren annelerin mevsiminin dışında yetişen hormonlu ve ebter tohumlu sebzeleri tüketmemelerini özellikle belirtmek isterim. Ayrıca, mevsiminde olsun veya olmasın ebter tohumdan üretilen sebzelerin tüketilmemesini öneririm. Transgen (genleriyle oynanmış) tohumlardan elde edilen ve ülkemizde de görülmeye başlayan bu ürünleri, örneğin mısır, hamile bayanların ve bebeklerini emziren annelerin özellikle tüketmemeleri gerekir. 
Aşağıda birbirlerinden farklı birkaç tane kür önermiş bulunuyorum. Bu kürlerin tamamı anne sütünü artırıcı etkiye sahiptir. Özellikle, incir-havuç kürü ve taze beyaz dut oldukça güçlü galactogoguedur (anne sütünü artırıcı). Bebeklerini emziren annelere öncelikle incir-havuç kürünü uygulamalarını öneririm.
·         Taze beyaz üzüm
·         Dereotu
·         İncir (taze veya kurutulmuş)
·         İncir-havuç
·         Taze beyaz dut
·         Haşlanmış taze beyaz dut kurusu
Bunların dışında diğer yardımcı kürlerse şunlardır:
·         Anason
·         Kereviz
·         Taze kereviz yaprakları
·         Bal kabağı
·         Çilek
·         Kıvırcık salata
·         Sumak
Kür 1: Günde iki porsiyon taze beyaz üzüm tüketmek anne sütünü artırıcıdır.
Kür 2: Sabah-akşam yemeklerden önce tüketeceğiniz dereotu sütünüzün artmasını sağlayacaktır.
Kür 3: Anne sütünü artırmak için haşlanmış kuru incir suyu da içebilirsiniz. Sekiz-dokuz adet kuru inciri yarım litre klorsuz suda en fazla on dakika haşlayınız. İkiye böldüğünüz suyu sabah-akşam olmak üzere günde iki kere tüketiniz.
Kür 4:Yarım litre kaynamakta olan klorsuz suyun içerisine sekiz – dokuz adet kuru inciri ikiye bölüp atınız. Ağzı kapalı olarak kısık ateşte beş dakika kaynatınız.. Beşinci dakikadan sonra içerisine bir adet havucu dilimleyip ağzı kapalı olarak kısık ateşte üç dakika daha kaynatınız. Ilıyınca süzünüz. Yirmibir gün boyunca öğleden önce ve öğleden sonra aç veya tok karnına birer su bardağı içiniz.
Not : Bu kürler aynı anda uygulanmaz. İncir-havuç kürü hariç, uygulama süresi bir haftadır. Bir haftanın sonunda uygulama bırakılır. Bir hafta uyguladığınız herhangi bir kürden sonra tekrarlama ihtiyacı duyarsanız bu defa başka bir kürü uygulamanızda bir sakınca yoktur. Örneğin, bir hafta taze beyaz üzüm kürü uygulayıp bıraktınız. Daha sonraki bir dönemde yine bir hafta olmak üzere dereotu veya kuru incir kürünü uygulayabilirsiniz.


Hekiminizin verdiği ilaçlar var ise mutlaka kullanınız. Hekime gitmeden ve teşhis koydurmadan şikayetiniz ne olursa olsun, buradaki bilgiler ile kendi kendinizi tedavi etmeye kalkışmayınız.(prof. dr. ibrahim saraçoğlu)